ilkincidüşüm|Öyküler

10 Mayıs 2010 Pazartesi

*KÜSGEÇMİŞ

İnsan özgeçmişini anlatmaya aşklarından başlamalı. Ne kadar büyüdü aşklar, ne kadar büyüttü, neler yaşattı, ya da nelerin yaşanmasına engel oldu? İnsanı anlamlandıran şeylerden biri değil midir aşk? Yazdıran, iyi veya kötüyü ama en azından duyguyu yaşatan, güldüren, ağlatan, yürüten ve durduran.

-İyi günler, iş başvurusu için geldim.
……………
Peki bahsedeyim kendimden…

“İlk ve orta aşkımı ilkokul yıllarımda yaşadım. Şimdiki gibi birleşik değildi ilklerle ortalar. Yaşadım dediysem de hayalde işte, anlayın. Kovalamaca oynardık okul bahçesinde, önlüğünün kemerinden ya da saçından tutsam yeterdi mutluluğuma. Ben onu ebelerken hayal gerçeği ebelerdi. Öğretmenimin adını unuttum, onunki hala aklımda. Bembeyaz çorap giyerdi, mavi önlüğüne çok yakışırdı. Papatyalara benzetirdim duru güzelliğini. Çalışkandı da… İstese leblebi tozlarımın ve pamuk şekerlerimin hepsini verirdim. Müsamerede şiir okumayı onun için kabul ettiğimi bilmezdi. Çocuklar söylemezdi o zamanlar böyle şeyleri.

Sonra lise aşklarım oldu. Lise yenilgilerimi Diyarbakır’da yaptım. Mahrum ve mahcup aşklardı onlar. Akasya kokuluydu. Birileri birilerini öldürürdü, ben birilerini severdim. Rakı ya da birayla arkadaş ortamında daha da alevlenirdi duygular. Yüksekokulda yüksek düşüşler yaşadım. Gerçek hayali ebeliyordu artık.

Sonra beş yıl ara verdim öğrenimime. Ankara’da döndüm hayata. Arkadaşlarım ısrarcı oldular hayallerime dönmem konusunda. Döndüm, başarılıydım da ilk zamanlar. Mavi hayaller kuruyordum yine. Yüzlerce kilometre ötede kalmıştı bir yanım. Ama nereye gitsem onu da götürüyordum yanımda. Bir zaman sonra kendim bıraktım okumayı, kızdım da kendime ama olmadı işte. İnsanın kendiyle hesaplaşması kadar öldürücü bir şey yok. Kovuğu oyulmuş ağaçlar gibi. Aşkın kökleri yerin derinliklerinde, ama içten içe oyulmuş. Kabullendim tabii, başka ne çare? Anladım ki aşkı beceremiyorum. Bu yenilgim üzerine amentümü yazdım.

Düşün üstünlüğüne son inanışımda sanki tüm söylediklerimi ve yazdıklarımı düğüm düğüm denize atmışım da dalgalar almış götürmüş onları. Öyle bir heba duygusu var ki şimdi içimde. Orada açılsa n'olur, açılmasa ne? Söyleyeceklerimin hepsini söylemiş de tükenmiş gibiyim. İzahsız kaldım sanırım, izansızlığın üstüne.

Askerliğimi yedek çocuk olarak yaptım. Orta derecede yabancılık çekiyorum hayata. Sevip de ayrılmamanın temel eğitimi, platonik aşkların temelsizliği, öfke üretimi konularında kurs ve seminerlere katıldım. Yaşadığım yenilgilerim tutunamayanların okuduğu bazı dergilerde yayımlandı. Hobilerim arasında kışın otobüslerin buğulu camlarına şiir yazıp kaçmak, “ubor-metenga” yazıp bilmediğim adreslere postalamak, mavi konusunda gökyüzüne yapılan haksızlığın edebî sebeplerini irdelemek, yaşanmamış sokakların lambalarını söndürmek, ağustos böceklerini seyretmek, ateş böceklerini dinlemek, arayıp da ulaşamadığım kişilere aczen daha sonra tekrar deneyip ulaşmaya çalışmak, pencerelere bakarak ardındakileri anlamaya çalışmak, her adım bir vuruluşa denk gelecek şekilde şarkılar söyleyerek yürümek ve sözcükleri yine anlamlı olacak şekilde içime geldiği gibi parçalamak vardır.

En sevdiğim renk şiirdir, en sevdiğim yemek güven, ne kadar yesem doymam. Öfkeli olduğumda üç Can Baba, bir Nazım okurum. Nicele değil, Nietzsche’ye bakarım. Sigara içmem, rakıya az su katarım. İşsiz olmak hoşuma gidiyor ama alay ediyorlar. Bir de entelektüel ayaklarını bırak diyorlar, ayaklarımla uğraşıyorlar ama sorun başımda benim, bilmiyorlar.

Beni ciddiye ve işe alırsanız sevinirim patron…”

Adres: Sokakçocuğu Sokak
Mahsus Mahal mahallesi
Haymatlos Diyarı
Tarih: Dünyanın ay çehresinde üçüncü tur dönüşü
H.Ozan Uyumlu

foto:m.korkmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder